Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
CHP'nin düzenleyeceği Adalet Kurultayı'nda yerel basının sorunları da ele alınacak. 'Medyada Adalet' konu başlığıyla düzenlenecek panele katılacak olan İYGAD Başkanı Mehmet Mert, medyanın sorunlarını anlatacak.
CHP’nin Çanakkale'de düzenleyeceği Adalet Kurultayı yarın başlayacak. 29 Ağustos'ta sona erecek kurultayda 8 ana başlıkta panel ve söyleşiler düzenlenecek. ‘Mahkemede, devlette, seçimde, geçimde, inançta, eğitimde, yaşamda ve medyada adalet’ ana başlıklarında oturumların düzenleneceği Adalet Kurultayı’nda bu 8 başlığın altında yaklaşık 60 ayrı alt başlıkta toplantılar yapılacak. Ana panel ve çalıştaylarda yaklaşık 700 kişi konuşacak. İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği (İYGAD) Başkanı Mehmet Mert de Adalet Kurultayı'nda bir panele konuşmacı olarak katılacak. Halk Tv canlı yayınlayacak.
ADALET KURULTAY KONUŞMAM
Sayın Genel Başkan, çok değerli katılımcılar, sizleri tüm yerel medya dünyası adına, saygılarımla selamlıyorum...
BANA AYRILAN SÜREDE DİLİM DÖNDÜĞÜNCE YEREL MEDYADA ADALET'İ ANLATMAYA ÇALIŞACAĞIM.
Burada hem mağduriyet yaşayan birisi olarak karşınızdayım hem de İstanbul'da 15 yıldır ciddi anlamda misyonunu yerine getiren bir meslek örgütü olan, İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği başkanı olarak bulunmaktayım.
Önce kısaca kendimden bahsetmek istiyorum.
1969 Kars doğumluyum. Elli yaşına merdiven dayayan bir birey olarak işim, gücüm, ekmeğim, aşım, dostum, arkadaşım, aşkım sadece ve sadece gazetecilik.
Yaklaşık otuz yıldır bu mesleğin içerisindeyim.
Başkaca bir işim, gelirim, uğraşım yok.
İlk 15 yıl yerel ve ulusal birçok yayın organında çalıştıktan sonra, öce İstanbul Büyükçekmece merkezli HABERDAR gazetesini kurdum.
İstanbul yerel medyasını Basın İlan Kurumu ile tanıştırdım.
Sonra bugün İstanbul'un -iddia ediyorum- tek günlük kent gazetesi olan GAZETEM İSTANBUL'u bir ortak gazeteci arkadaşım ile -ALİ TARAKÇI- birlikte yayımlıyoruz.
İki dönemdir, yaklaşık 200 gazeteci üyesi, 15 yıllık dernek olan, istanbul'un en aktif mesleki örgütü olan, İstanbul Yerel Gazeteciler Dernek Başkanlığını yapmaktayım.
Bu meseleye başladığımda;
ABDİ İPEKÇİ'NİN DURUŞUNU...
UĞUR MUMCU'NUN ARAŞTIRMACI GAZETECİLİĞİNİ...
BEKİR COŞKUN'UN KISA CÜMLELERLE ÇOK ŞEY ANLATMA HÜNERİNİ ŞİAR EDİNDİM..
'Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.' diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün bu sözünü rehber edindim.
GAZETEMİZİ AK PARTİ GENÇLİK KOLLARI ÜYELERİ BASTI!
Meslek hayatım boyunca bir çok haksızlığa uğradım.
Mağdur edildim.
Saldırılara maruz kaldım.
Dayak yedim.
Havuza atıldım.
En sondan başlayayım; 15 Temmuz 2016 darbe kalkışması gecesi paylaştığım bir sosyal medya paylaşımı yüzünden gazetemizin ofisi basıldı.
Eşyalarımız tarumar edildi.
İstanbul Beylikdüzü'nde, güvenliği, kameraları olan bir AVM'deki ofisimizi, Ak Parti Beylikdüzü Gençlik Kolları üyeleri gece yarısı bastı ve Allah'tan çalışanlarımız orada yoktu. Yoksa kim bilir belki bazı çalışanlarımız veya ben orada olsaydım ben şuanda hayatta olmayacaktık.
YARGI DAHA KARAR VERMEDİ
Aradan bir yıldan fazla zaman geçti.
Failler belli.
Kamera kayıtları, ifadeler ortada.
Ancak yargı daha karar vermezken, baskını düzenleyenler ile ilgili partinin yetkilileri de hiçbir karar almadılar, görevden uzaklaştırmadılar, hatta bazılarına ödül verir gibi yeni görevler verdiler.
BEN BURADA YEREL MEDYANIN SESİYİM
Ülkemizin her bir köşesinde, yerel anlamda gazeetcilik yapan tüm yerel medya dünyası adına buradayım.
Buradan ileteceğim MEDYADA ADALET arayışı, her yayın organı sahibi meslektaşımın ortak sorunlarıdır.
Yaklaşık otuz yıldır bu mesleği yerine getiren birisi olarak sık sık ülke gezilerine çıktığımda bunları net olarak gözlemlemekteyim.
ÜLKEMİZDE YEREL MEDYANIN DURUMU
Çok kısa olarak da ülkemizde yerel medyanın son durumu konusunda sizleri bilgilendirmek istiyorum.
Reklam Verenler Derneği'nin verilerine göre; Türkiye genelinde 700 civarında günlük yayınlanan yerel gazete olduğu ve bu gazetelerin toplam trajının ise 150 bin civarında olduğu belirtilmekte.
Batılı ülkelerde gazeteler hala en fazla reklam alan mecranın başındayken Türkiye'de durum gazeteler açısından içler acısı.
Son yıllarda DİJİTAL MEDYA diye tabir edilen soyut medyanın da reklam pastasına ortak olması ile birlikte, ülke genelindeki reklamların yüzde 13'ü yaygın medyaya dağıtılırken, yerel gazetelerin pu pastadan aldığı pay ne yazık ki yüzde 1'ler civarında.
Bir kentin kalkınmasında en önemli dinamiklerinden bir tanesi de YEREL BASIN olmasına rağmen, o kentin insanları, yöneticileri bu doğruya sahip çıkıp destek vermedikleri için, yerel gazeteciler şehrin gelişme kaygısından çok, ayakta kalma savaşı vermektedir.
Burada batılı bir kaç ülkeden çarpıcı örnek vermem gerekiyor.
Finlandiya'da hane başına 1.2 yerel gazete aboneliği, Danimarka'da 1,6 yerel gazete aboneliği düşerken, İsviçre'de ulusal gazete yayını olmazken bütün yayın organları yerel ve bölgeselden ibaretken, Almanya'da gazete abonelerinin yüzde 95'i yerel gazetelerden ibaretken, Türkiye'de İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa'da yayınlanan günlük yerel gazetelerin trajı onbini bile bulmazken, diğer illerde yayınlanan gazetelerin ortalama satışı 500 adedi geçmemekte.
HALKTAN KOPARDILAR
Kurtuluş savaşı sonrası ülke genelinde yayımlanan ciddi yerel gazeteler halkın sesini yansıtma noktasında etki gösterirlerken, 1990'lı yıllardan itibaren, ANAP iktidarı ile birlikte, mantar gibi artan belde belediyelerininin ve bir çok siyasetçinin kendi medyasını yaratması ile birlikte, yerel gazeteciliği, mesleğin ruhunu taşıyan ve eğitimini alanların yapması yerine, siyasilere yaranma yarışına girenler almaya başladı.
Böylece halktan ve demokrasiden kopan yerel gazetecilik, günümüzde etkisi yok denecek seviyelere, gerçek gazeteciliği yapamadığı için, satış yapamayan, reklam alamayan, söz sahibi olamayan bir ortama taşındı.
GADDARIN PARTİSİ YOKTUR, GADDAR GADDARDIR
Şunu da üzülerek söylüyorum ki, haksızlığı sadece mevcut iktidar yapmıyor. Kimin elinde ne güç varsa o gaddarın kılıcının önü de kesiyor, arkası da.
Evet şuanda medya dünyamız ciddi hukusal haksızlıklarla karşı karşıya.
Kapatılan yayın organlarımız.
Cezaevlerine atılan meslektaşlarımız.
Sürekli denetim ve baskı altında bulunan bir medya dünyamız ortada.
Ancak yerel medya dünyası en çok ekonomik adaletsizliklerle karşı karşıya kalmakta.
Bunu da hükümeti elinde bulunduran gücün yanında, bir de, her yayın organının yayın yaptığı kentin yöneticilerinden görmekteler.
Bir yerel yayın organı, bir siyasetçiyi eleştirmeye yeltensin.
Hele hele bu siyasi kişi, imkanları geniş, sözü geçen, kentte itibarı var gibi gözüken bir belediye başkanı ise.
O yayın organı yandı gülüm keten helva.
Arkasından gelsin yüksek rakamlı tazminat davaları.
O yayın organına reklam veren esnafa reklam verme baskısı.
Yayın organının zaten çok az miktarda olan abonelerinin kesilmesi.
Dağıtımının engellenmesi.
Çalışanlarının taciz edilmesi.
Matbbaa veya ofisine anında zabıta gönderilmesi.
Başka zaman akıllara gelmeyen işletme ruhsatlarının sorgulanması.
Üzülerek söylüyorum bu gaddarlar birbirlerine benziyorlar.
Bunların partisi yoktur ne yazık ki.
Hoşgörü ve eleştiriyi kabullenmeme tahammülsüzlüğü gösteren bütün isimler, siyasiler, iş adamları bunları yapmakta.
A partilisi de yapıyor bütün bunları B partilisi de.
TESLİM OLMAKTAN BAŞKA ÇARESİ KALMIYOR
Bütün bu zorluk ve engellemeler ile karşı karşıya kalan yerel medya çalışanı veya yöneticisi ne yapsın.
Zorbanın karşısında fazla mücadele gücü kalmadığından bir çok yerel medya sahibi anında teslim olmayı tercih ediyor.
Zaten ekonomik zoruklarla mücadele ediyor.
Türkiye'de YEREL ve ULUSAL medya ayrımı gibi saçma sapan bir ayrım ile mücadele ediyor.
Facebook GAZETECİLİĞİ diye tabir ettiğimiz son yılların sosyal medya gazeteciliği ile mücadele ediyor.
Cehalet ile mücadele ediyor.
İktidar baskısı ile mücadele ediyor.
Kalifiye eleman çalıştıramadığı için yayınlarını yapmakta zorluk çekiyor.
Reklamların ve resmi ilanların adaletsizce paylaşıldığı bir sistem ile mücadele ediyor.
– Bunları neden söylüyorum biliyor musunuz?
– Bugün Türkiye'de yüzbinlerce satış gösteren bir çok ulusal gazete diye tabir edilen birçok gazetenin bu satışları ne yazık ki gerçek olmayan satışlar veya trajlardır.
– Gönder THY gibi devlet kurumlarına günlük yüzbin gazete satışı. Buyur sana traj.
– Gelsin büyük holdinglerden reklamlar. Gelsin resmi ilanlar. Gelsin itibar.
– Garibim yerel gazete sahibi ise, kendisini parçalayarak, dağıtım şirketleri yüksek maaliyetli olduğu için elden gazete dağıtarak, edindiği iki üç bin tarj elde ederek bu canavarlar ile mücadele etmekte.
– Sonra da neymiş efendim; YEREL MEDYA BİZİM İÇİN DAHA ÖNEMLİYMİŞ.?
–
YEREL MEDYA ÜVEY AVLAT MUAMELESİ GÖRÜYOR
Bu kürsüden sadece İKTİDAR MENSUPLARINA değil, bu serzenişi duyan herkese sesleniyorum.
Lütfen elinizi vicdanınıza koyun. Hanginiz yerel medya adaleti için ne yapıyorsunuz.
Yine buradan ülkemizde var olan ciddi bir ihmali dile getirmek istiyorum.
Değerli dinleyenler, Türkiye'de daha yerel medya mevzuatı yok.
Evet yanlış duymadınız, daha tam anlamı ile işleyen, sağlıklı bir altyapıya sahip, yasalara bağlı, yönetmelkikleri olan bir medya mevzuatı yok.
Tamam internet daha yeni girdi hayatımıza ve internet gazeteciliği mevzuatı yok.
Bugün ciddi internet gazeteciliği yapabilirsiniz.
Milyonlarca okurunuz vardır.
Reklam alabilirsiniz.
Ama o internet gazetesinin ne sahibi ne de çalışanı SARI BASIN KARTI ALA-MAZ...
Ancak yerel medya yüzyıldan fazladır var ve buna rağmen herhangi bir mevzuata bağlı değil.
Bugün bir yerel yayın organı sahibi olmanız için, bağlı bulunduğunuz Cumhuriyet Basın Savcılıklarına mevkuute için müracaat etmeniz yetiyor.
Sizden herhangi bir belge, bsaın kartı, diploma istenmiyor.
Vergi levhası istenmiyor.
Kira konrtatı, matbaa anlaşması istenmiyor.
Bir dilekçe ile alıyorsunuz imtiyaz belgenizi ve gidin ertesi gün isterseniz fotokopi makinasında basın uyduruk bir gazete ve dağıtın.
Hesap soran yok, ilgilenen yok, takip eden yok.
Bu durum da gerçek anlamda yerel yayın yapanları bir takım haksızlıklarla karşı karşıya bırakıyor.
ANKARA'YA KADAR GİTTİK
Bu durumu iletmek için İYGAD yönetimi olarak Ankara'ya kadar gittik. Mecliste bulunan bütün siyasi parti genel başkanları ile -CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dahil- zamanın başbakanı Ahmet Davutoğlu ile görüştük. Defalarca tüm bakanlara, iletişimde olduğumuz milletvekillerine dosya sunduk.
Gelin görün ki; yerel medya adına bir lişi bile TBMM kürsüsünde söz almadığı gibi konu komisyonlara taşınmadı.
Çünkü bu çalışmayı yapan siyasetçi belki o şaşalı TV'lerde, gazetelerde haber olamayacaktı. Ne yapsın (onlara göre kıytırık yerel medyayı)
BU SÖZ HAKKI BİR BAŞLANGIÇ OLSUN
Sözlerimi toparlarken, Türkiye'deki üvey evlat gibi görünen tüm YEREL MEDYA DÜNYASI adına bu kürsüden seslenmem umarım bir başlangıç olur.
Bu anlamda bize bu söz hakkını veren Cumhuriyet Halk Partisi'nin sayın yöneticilerine şükranlarımızı sunuyorum.
PEKİ YEREL MEDYADA ADALET NASIL SAĞLANIR?
1- İlk önce Yerel Medya'ya yapılan üvey evlat bakışı değişmeli. Bir haber yerelden yayılır ulusala ve oradan dünyaya dağılır. Dolayısıyla bir anlamda yayın organlarının yerel ve ulusal ayrımı yapılması da tam doğru değil. Son Barselona saldırısında orada 13 kişinin öldüğünü dünyaya ilk barselona Yerel Medyası duyurdu.
2- Acilen YEREL MEDYA MEVZUATI ve YÖNETMELİĞİ çıkartılarak, yeni yayın sahibi olacakalara ve hali hazırda yayın organı vasfını yitirenlere bir düzenleme getirilmeli. Mesleği doğru anlamda yapanlar ile yapmayanlar ayırt edilmeli.
3- Dünyada çeşitli yöntemlerle yerel basına destek verilmekte ve kaynak aktarılmakta. Türkiye'de de Resmi İlan ve Reklam dağıtımlarında adil davranılmalı. Devlet ve belediyeler gibi ekonomik imkanları geniş resmi kurumlar işini hakkı ile yapan yerel yayın organlarına her türlü desteği esirgememeli.
4- Siyasiler kendi medyalarını yaratmaktan vazgeçmeli. Objektif ve tarafsız gazeetcilik desteklenmeli. Yaşadığı ülkede, barış, demokrasi, özgürlük, adalet isteyen her birey, işini hakkı ile yapmaya çalışan tüm basın organlarına destek vermeli....
Şuanda özgürlükleri kısıtlı bütün meslektaşlarıma özgürlük, işsiz gazetecilere iş dileklerimle sözlerime son verriken, aynı zamanda meslektaşımız olan Merhum Siyaset Adamı Bülent Ecevit'in şu sözlerini bir kez daha anımsatmak istedim....
''Eğer bir ülkede gazeteci, yazar, bilim insanı, "akademisyen", subay aşağılanıyorsa, o ülkede doğru gitmeyen bir şeyler vardır....